Kanser teşhisinde önemli bir eşik aşıldı!

Johns Hopkins Üniversitesi’nde yürütülen yeni bir araştırma, kanserin teşhis edilmeden yıllar önce vücutta genetik izler bıraktığını ortaya koydu. Çalışmaya göre, tümörlerin kana bıraktığı genetik materyal, ultra hassas kan testleriyle tanı konulmadan üç yıl öncesinde tespit edilebiliyor.

Kanser teşhisinde büyük bir başarıya ulaşıldı

Elde edilen sonuçlar, erken teşhisin çok daha erken yapılabileceği ihtimalini güçlendirdi. Çalışmanın başyazarı Dr. Yuxuan Wang, “Kanser kaynaklı mutasyonları bu kadar erken tespit edebileceğimizi görmek bizi şaşırttı. Teşhisten üç yıl önce müdahale edebilmek, tümörlerin çok daha erken evrede ve tedavi edilebilir olma ihtimalini artırıyor,” dedi.

Araştırmacılar; kalp krizi, inme ve kalp yetmezliği gibi hastalıkların risk faktörlerini araştırmak üzere daha önce başlatılan Atherosclerosis Risk in Communities (ARIC) adlı geniş ölçekli NIH çalışmasında toplanan plazma örneklerini analiz etti.

Çalışmada, teşhisten altı ay önce kan örneği alınmış 26 kanser hastası ile aynı koşullara sahip ancak kanser teşhisi almamış 26 bireyin kanları karşılaştırıldı. Örneklerin analizinde, sekiz katılımcının kanında çok kanserli erken tespit (MCED) testine pozitif sonuç verdiği görüldü.

Netflix Türkiye, en çok izlenen diziler ve filmler!

Netflix Türkiye, haftanın en çok izlenen dizileri ve filmleri açıkladı. İşte 6 – 8 Haziran 2025 tarihleri arası en çok izlenen diziler.

Bu sekiz kişinin tamamı, kan örneği alındıktan sonraki dört ay içinde kanser teşhisi aldı. Bu sekiz kişiden altısına ait, teşhisten yaklaşık 3.1 ila 3.5 yıl önce alınmış kan örnekleri de mevcuttu. Bu eski örnekler üzerinde yapılan incelemede, dört kişide tümör kaynaklı mutasyonlar yeniden tespit edildi.

Klinik belirtiler ortaya çıkmadan yıllar önce kanserin tespit edilebilmesi, hastalığın gidişatını olumlu yönde değiştirme imkanı sunuyor. Bu sonuçlar; kan yoluyla yapılan tarama testlerinin yalnızca erken teşhisi kolaylaştırmakla kalmayıp, aynı zamanda tedavi planlaması ve hastalık yönetimi açısından da devrim niteliğinde bir potansiyel taşıdığını ortaya koydu.